Ben toplumda neredeyse herkeste olan bir cilt lezyonudur. Bu nedenle az çok herkes benlere aşinadır. Bazı insanlarda küçük küçük birçok ben varken bazı insanlarda ise büyük tek bir ben bulunabilir. Bu yazımızda benlerin ne olduğundan ve neden oluştuğundan, kanserle ilişkisinden ayrıntılı olarak bahsedeceğiz.
Halk arasında ben olarak bilinen cilt lezyonları tıbbi olarak nevus olarak adlandırılır.
Vücudumuzda melanosit isminde hücreler bulunmaktadır. Bu hücreler melanin adı verilen madde üretiminde sorumludur. Melanin maddesi ciltte renk düzenini sağlar. Bu hücrelerin belli bir alanda toplanması benlerin oluşmasına neden olmaktadır.
Ben oldukça sık karşılaşılan bir cilt problemidir. Bazı benler doğuştan bulunur bazı benler ise sonradan gelişir. Yapılan çalışmalar doğuştan olan benlerin her 100 bebekten 1’inde görülebileceğini tespit etmiştir.
Danimarka’da yeni doğan bebeklerde ben görülme oranlarının araştırıldığı bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada rastgele 314 bebek seçilmiş ve doğumdan sonraki 96 saat içine ben oluşumu olup olmadığı kontrol edilmiştir. Bebeklerde 3 tanesinde (%1inde) doğumla birlikte nevus oluşumları tespit edilmiştir.
Benlerinizi ameliyatsız yöntemlerle aldırmak için ben tedavisi sayfamızı inceleyebilirsiniz.
Doğuştan var olan benlerin araştırıldığı başka bir çalışmada Oxford’daki bir doğum hastanesinde dünyaya gelen 1012 bebek incelenmiştir. Bebeklerde 12 tanesinde yani %1.2 tanesinde doğuştan ben lezyonları bulunduğu tespit edilmiştir.
Benler doğuştan olabilir ya da sonradan oluşabilir. Özelliklerine ve yapısına göre benler çeşitli gruplara ayrılmaktadır. Benler genel olarak 3 grupta incelenmektedir. Bunlara tıp literatüründe malenositik nevusler ismi verilmektedir. Bunlar;
– Edinsel Melanositik Nevus
– Konjenital Melanositik Nevus
– Diğer Nevusler
Hayatın ilk yıllarında ortaya çıkan nevuslerdir. 30 lu yaşlara kadar artış gösterip sonrasında azalabilirler. Genellikle 20li yaşlarda maksimum sayısına ulaşırlar. Bir bireyde ortalama 40 adet ben bulunması normal kabul edilir.
Kişilerde doğuştan bulunan benlerdir. Ortalama olarak her yüz bebekten birinde konjenital nevusler görülebilmektedir. Benler genel olarak iyi huylu olmasına karşın doğuştan ve büyük çaplı olan olanlarda kanser gelişme riski bulunmaktadır.
Diğer nevusler ise tıbbi olarak farklılıklar gösteren çeşitli benleri içermektedir. Bunlar;displastik, common, hola, blue, miescher, meyerson, spitz, red ve köklü nevus gibi benlerdir.
Benleri büyük çoğunluğu iyi huyludur. Ancak nadir de olsa kanserleşme eğiliminde olan benler bulunmaktadır. Bu benlerin tespit edilmesi için ABCDE kuralına başvurulmaktadır. Kural 1985 yılında ABCD olarak ilk defa tanınmış 2004 yılında ise ABCDE olarak genişletilerek literatüre girmiştir.
Bu kural sayesinde kanserleşme riski olan benler tespit edilerek tedavi edilebilir.
A ( Asimetri ): Benin bir yarısının diğer yarısı ile aynı olmaması yani asimetrik bir şekle sahip olması kanserleşme riski bulunduğu anlamına gelmektedir.
B Border (Sınır): Benin sınırlarının düzensiz olması kanserli benlere ait bir özelliktir. Bu nedenle risk oluşturmaktadır.
C Color ( Renk) : Benin kendi içerisinde renk düzensizlikleri bulunması da risk oluşturmaktadır.
D Diameter (Boyut): 6mm den büyük olan benlerde kanserleşme riskinden şüphelenilmektedir. Ayrıca zaman içerisinde büyüme eğiliminde olan benlerde risk oluşturmaktadır.
E Evolving ( Değişim): Benin yapısında, boyutunda ve renginde zaman içinde değişim gözlenmesi risk oluşturmaktadır.
ABCDE kuralının bir veya birkaç maddesine uyum sağlayan benlerde kanserleşme riski olmasından şüphelenilir. Bu nedenle bu özellikleri taşıyan benler için mutlaka doktora başvurulması gerekmektedir.
ABCDE kuralına göre riskli bulunan benlere kesin tanı konulması için patoloji uygulaması yapılmaktadır.
Patoloji uygulaması için genellikle ameliyatla benden parça alındığı düşünülür. Ancak patoloji için ameliyata ya da bene kesi uygulanmasına gerek yoktur.
Patoloji incelemesi için dermal punch adi verilen cihaz yardımı ile benin üst kısmından ince bir doku alınır. Alınan ince doku laboratuvara gönderilerek incelemesi yapılır.
Ben normal derinin katmanlarından bazılarının kontrolsüz büyümesi veya gelişmesiyle ortaya çıkar yani normal deriye akın bir yapısı vardır doğal olarak yaralanarak kanarsa normal derideki yaralanmadan farklı düşünülmez ve yara bakımı yapmak yeterlidir.
Ben dış etkilerle kopup düşerse bir miktar kanama olur ki bu önemsiz bir durumdur, ben koptuğunda tabandaki tutunduğu alandan yeniden ortaya çıkması beklenir, benin kopması tam tedavi olduğu anlamına gelmez. Benzer şekilde kökünden bağlanarak düşürülen benlerin de tekrar oluşması beklenir.
Benler genellikle her zaman tehlikelidir ama bu tehlikeyi abartmaya gerek yoktur çünkü normal deri de kanserleşebilir yani normal deri de tehlikelidir. Ancak güneşi dik gören vücut bölgelerindeki koyu renkli benler güneşin zararlı ışınlarına daha fazla maruz kalacağı için daha riskli denebilir.
Bunun dışında benin şekil değiştirmesi, kenarlarında düzensizlikler ortaya çıkması, her zamankinden daha hızlı büyümesi, üzerinde 1-2 haftada tamamen geçmeyen yara çıkması kanserleşme bulgusu olabileceğinden tehlikeli hale geldiği düşünülmelidir.
Özellikle orta yaş ve üzerinde güneşi gören alandaki benlerin üzerinde yara çıkması BCC (bazal cell carcinom) denilen kanseri akla getirilmelidir çünkü deri kanserleri arasında en sık karşılaşılanı BCC dir.
Ben normalde vücutta olmaması gereken bir sorundur. Her ne kadar yüksek risk taşımasa da özellikle koyu renkli olanlar risk grubuna sokulur. Vücut için gerekli olmadığından her ben aldırılmalıdır ve bunun için doktora gidilmelidir, bu acil olmayıp keyfe keder gidilebilir.
Ancak var olan benlerde şu değişikler fark edilirse vakit kaybetmeden uzman doktor görüşü alınmalıdır.
Gibi durumlarda uzman görüşü alınmalı onun önerisi (takip, biyopsi, tedavi vs) doğrultusunda hareket edilmelidir.
Kaynakça:
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/3655021
Kroon, S., Clemmensen, O. J., & Hastrup, N. (1987). Incidence of congenital melanocytic nevi in newborn babies in Denmark. Journal of the American Academy of Dermatology, 17(3), 422-426.
Goss, B. D., Forman, D., Ansell, P. E., Bennett, V., Swerdlow, A. J., Burge, S., & Ryan, T. J. (1990). The prevalence and characteristics of congenital pigmented lesions in newborn babies in Oxford. Paediatric and perinatal epidemiology, 4(4), 448-457. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/2267186